2013 ÖABT (ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ TESTİ) İNGİLİZCE SORULARININ AYRINTILI ÇÖZÜMLERİ kenanakarslan.com
SORU 1. Cevap D.
‘Audience, local clergy, family, government’ kelimeleri collective noun’dır (topluluk ismi). ‘Measles’ çoğul gibi görünse de tekildir ve ‘kızamık’ anlamına gelir.
kenanakarslan.com
SORU 2. Cevap C.
“……. happy to see eachother”doğru kullanım olacaktır.
kenanakarslan.com
SORU 3. Cevap E.
Soru bize ‘structural ambiguity’ yani yapısal ikianlamlılık soruyor. A şıkkında bear children: çocuk doğurmak ve çocuk taşımak anlamına gelir ama bu anlamsaldır. E şıkkında ise ‘the boy’ mu yoksa ‘ the apple’ mı ağacın altındadır net olarak anlaşılmıyor. Bu da cümlenin yapısal kuruluşuyla ilgili.
kenanakarslan.com
SORU 4. Cevap A.
İngilizce’de ekler benzer işlevler taşır önermesinden sonra bize seçeneklerde farklı bir işlevle kullanılmış eki soruyor. Diğer şıklarda ekler isim yapma görevindeyken A şıkkında sıfat görevinde kullanılan ‘ial’ ekini görüyoruz.
kenanakarslan.com
SORU 5. Cevap C.
Fonetik olarak /to:kt/ ya da /to:kt/ olarak gösterebileceğimiz ‘talked’ kelimesi sesletim esnasında tek hece olarak çıkmaktadır. Kelimenin telaffuzu zaman zaman hatalı olarak ‘tolkıd’ gibi düşünülmekte. Kelimelere gelen –ed soneki ancak kelime /t/ veya /d/ sesiyle bitiyorsa /ıd/ gibi okunur.
kenanakarslan.com
SORU 6. Cevap B.
Derivation (Türetme) Türkçe derslerinde öğrendiğimiz gibi kelimenin türünü değiştirir. Yani ismi sıfata, fiile ya da fiili sıfata, isme dönüştürür. Inflection (Çekimleme) ise kelimeyi kişi, zaman sayı vb. açısından değiştirir. B şıkkında steal (çalmak) fiili perfect (3. Hal) halde çekimlenmiştir.
kenanakarslan.com
SORU 7. Cevap A.
Kabaca “Dilbilimde ses kaydetmek için teknolojik yoksunluk zaman içerisinde konuşulan İngilizce analizini ______.” diye çevirebileceğimiz cümledeki boşluk olumsuz anlam taşıyan bir fiil gerektiğini hissettiriyor. Bu olumsuz anlam da A ve E şıklarında var. Kelimelerin anlamlarına baktığımızda ‘engellemiştir’ anlamını veren ‘hindered’ kelimesi daha uygundur.
kenanakarslan.com
SORU 8. Cevap D.
Kabaca “sözlü olmayan iletişimin sözel ya da sese dayalı iletişimden daha güçlü olduğunun farzedildiği çünkü bunun daha kandırma amacıyla kullanılmaya daha az müsait ve dürüst” olduğu gibi bir anlam taşıyan cümlede ‘çünkü’ kısmı eksik.
kenanakarslan.com
SORU 9. Cevap B.
“… myths about the nature….” ve “… add … to the happiness…” kullanımlarını bir arada bulunduran şık B.
kenanakarslan.com
SORU 10. Cevap E.
Bu soru tipik bir mixed type if clause sorusudur. Soru kökünün 1. Bölümü geçmişte olmuş olan bir olayı anlattığı için Type 3; 2. Bölümü ise unreal present (şu anki gerçeğe aykırı varsayımsal bir durum) olduğu için Type 2 olmalıdır. Yani insanlar para kazanamasalardı (ama kazanıyorlar), İnternetin çok yaygınlaşması gerçekleşmezdi (ama gerçekleşti).
kenanakarslan.com
SORU 11. Cevap D.
D şıkkında genel olarak erkeklerle “karşı cinsiyet” diye bahsedilen kadınlar karşılaştırılıyor. Bu tür genel olarak bahsedilen konularda ‘the’ kullanılmaz. ‘The men’ kullanımında belirli veya bilinen ‘erkekler’den bahsetmek gerekir ama cümlede bu tür belirli bir erkek grubundan bahsedilmiyor.
kenanakarslan.com
SORU 12 Cevap B.
“He knew that John had lost his keys.” cümlesinde “he” ve “John” aynı kişiler değiller. Öncelikle cümleye pronounlarla değil bahsi geçen insanın ismiyle başlanmalıdır. Bilmek ve kaybetmiş olmak işini aynı özne yapıyorsa “John knew that he had lost his keys.” gibi bir kullanım doğru olan kullanımdır. Farklı kişiler bu eylemleri gerçekleştirmişse farklı isimler açık bir şekilde yazılmalıdır. Yoksa “ambiguity” ortaya çıkar.
kenanakarslan.com
SORU 13 Cevap A.
İki farklı cümle noktalı virgülle birleştirilebilir. B’de with’den sonra virgül; C’de requirements’tan sonra noktalı virgül; D’de had fiilinden sonra iki nokta üst üste; E’de ise soru cümlesi olmamasına rağmen soru işareti yanlış kullanılmıştır.
kenanakarslan.com
SORU 14. Cevap E.
SORU 15. Cevap A.
SORU 16. Cevap C.
Doğru şıkları karşılayan cümleler sırasıyladır ve koyulaştırılarak vurgulanmıştır.
All learners make mistakes. This is not confined to language learners. We all make mistakes when we are speaking our mother tongue. (14. Sorunun cevabı) àWhether we bother to correct ourselves or not seems to depend on whether we think our hearers have noticed, and how urgently we want to get on with what we are saying. We know how to correct them; we can recognize our own mistakes for what they are. This is not usually the case with mistakes made by a learner. Not only does he not always recognize his mistakes, but when his attention is drawn to them, he often cannot correct them; he may even commit another error in trying to do so. Furthermore, the majority of learners’ errors are linguistically quite different from those made by a native speaker. We judge a foreigner’s knowledge of our language by the number and sort of mistakes he makes. (15. Sorunun cevabı) àWe are inclined to think that he knows our language quite well if he does not make many mistakes. It does not usually occur to us that he may be avoiding taking risks and confining himself to doing only what he knows he can do right. Non-specialist people assess a foreigner’s ability in their language in the first place by how haltingly he speaks and by how good his pronunciation is, that is in linguistic terms, but in its most superficial aspect. (16. Sorunun cevabı) àContrary to language professionals, they tend to assume that one can equate a poorer pronunciation with a general lack of knowledge of the language, and that a halting speech is confined to those who do not know the language well.
kenanakarslan.com
SORU 17. Cevap B.
Karşılıklı konuşmada Clifford “Does …?” yapısını kullanarak Evet/Hayır sorusu soruyor. Yani boşlukta Okan cümlesine Evet/Hayır ya da bu anlamı veren başka bir yapıyla cevap vermiş olmalı. Ayrıca Clifford “All you need is less interruption then.” Dediği için Okan’ın şikayetinin konuşurken birisinin araya girip onun konuşmasını kesmesi olduğunu anlıyoruz. B şıkkında “Not really” Evet/Hayır anlamını verirken devamında “… the teacher constantly corrects my speech.” Demesi de konuşmasının sürekli öğretmen tarafından düzeltilme aşamasında bölündüğünü anlıyoruz.
kenanakarslan.com
SORU 18. Cevap D.
Edward “akademik araştırmaların özellikle makale sunumlarının o kadar geniş olamayacağını” ve bunun normal olduğunu söylemekte. Bu durumda D şıkkında Stephen’ın “… I found it was too specific.” Cevabı boşluğu en uygun tamamlayan ifade. Ayrıca boşluktan önceki konuşmada Stephen’ın başta sunumu çok beğenmiş olduğunu sonra fikrinin olumsuz yönde değiştiğini anlıyoruz ki bu görüşünü yine D şıkkında destekleyen bilgi var: “Yes, at first, I felt impressed, but as I listened to it again from his online blog…”
kenanakarslan.com
SORU 19. Cevap B.
Boşluktan önce “Does it remind you of anything?” diye soruyor. Burada okul rehber öğretmeninin konuşmasının ona ne hatırlattığını sorması önemli bir ipucu. Ayrıca bu bir Evet/Hayır sorusudur ve cevap buna uygun başlamalıdır. B şıkkındaki “certainly” kelimesi bu işlevi tamamlıyor. Ayrıca William’ın ‘perspectives on learning from peers’ araştırması ise rehberlik öğretmeninin makalesindeki “… current theories lend support to collaboration …” ortak noktadır ve Richard bunu ima etmektedir.
kenanakarslan.com
Soru 20. Cevap E.
Verilen cümle test sonuçlarının öğrenci başarısının için bir ölçüsü olduğunu ama başka niteliklerin de göz önünde bulundurulması gerektiğini anlatıyor. E şıkkındaki cümle ise öğrenci başarısına bakarken farklı niteliklerin düşünülmesi gerektiğini sadece test sonuçlarının yeterli olmayacağını anlattığı için yakın anlamlı iki cümledir.
kenanakarslan.com
Soru 21. Cevap A.
“There is now a widespread acceptance of the importance played by formulaic expressions in language use due to the advances in corpus linguistics that have testified to their frequent use”.
“The importance of formulaic expressions in language use has been widely acknowledged because the advances in corpus linguistics have given evidence that they are frequently used.”
Sırasıyla 1. ve 2. Cümledeki paraphrase edilmiş kısımlar şu şekildedir.
- the importance played by formulaic expressions in language use = The importance of formulaic expressions in language use
- a widespread acceptance = widely acknowledged
- due to the advances in corpus linguistics = because the advances in corpus linguistics
- that have testified to their frequent use = have given evidence that they are frequently used
kenanakarslan.com
Soru 22. Cevap A.
Soru kökünde iki amaçla öğretmenlerin genel olarak soru sorduklarına dair bir giriş var: öğrencinin dikkatini sürdürmek ve öğrencinin anlayıp anlamadığıyla ilgili bilgi toplamak. “Questions asked to maintain attention…” cümlesiyle birinciyi açıklamış ama öğrencilerin anlayıp anlamadığıyla ilgili amacın açıklaması eksik. Boşlukta böyle bir açıklamaya geçilmiş olmalı ki parça anlamlı bir şekilde tamamlansın. A şıkkında “Bunun aksine öğrencilerin kavrama düzeyini değerlendirmek için şekillendirilmiş sorular …” diye başlayan cümle bu eksiği gideriyor ve bu tür soruların özellğinden bahsediyor ki boşluğun devamında “In addition …” diye başlayarak bu tür soruların daha fazla özelliğinden bahsediyor.
kenanakarslan.com
Soru 23. Cevap C.
Paragrafın hemen başında insanların dil öğretiminin sanat olduğunu söylediğinden bahsediyor. Devamında detaylandırarak ‘dikkatli gözlem’ ve ‘pratik’ ile öğrenilebileceğini savunuyor. Boşluktan sonra da bir etkinliğin sanat olarak adlandırılabilmesi için belirlenmiş kurallar yerine bireysel bilgi ve deneyim birikimine dayalı olduğu gibi bir anlam çıkıyor. Boşluk öncesi ve sonrası bu yargıları destekleyecek şık olan C’de ise bu iddianın (dil öğretiminin sanat olduğu iddisası) arkasında bilim ve sanatın birbirinin dışında olduğu ve bilimin dil öğretiminde bir rol oynayamayacağı görüşünün yattığını söylüyor.
kenanakarslan.com
Soru 24. Cevap D.
Benim yanlış yaptığım bu soruda 1, 2, 3 ve 5. Bölümlerde Sınıf içi gözlemlerden bahsediyor. 1. Bölüm önceden belirlenmemiş kategoriler olmaksızın sınıfı tasvir etme, 2. Ölümde öğretmen öğrenci arasındaki iletişim, alıştırma ve etkinliklerle ilgili genel not alma, 3. Bölümde bu yaklaşımın ethnography olarak adlandırılması ve antropolojide de kullanılması, 5. Bölümde ise bu yaklaşımda gözlemcinin katılımcı olabileceği veya sessizce oturup müdahale etmeyen bir kişi olabileceği belirtiliyor. 4. Bölüm ise daha genel bir yargıda bulunup öğrenme ve öğretmeyi anlamada etnografik yaklaşımların başka çalışma alanlarından daha geniş bir bakış olan niteliksel çalışmalar içerdiğini anlatıyor
kenanakarslan.com
Soru 25. Cevap E.
1, 2, 3 ve 4. Bölüm, başka disiplinlerden (bilim dalları veya dersler anlamında) alınan içeriğin dil eğitiminde kullanılmasından bahsediyorken 5. Bölümde öğretmenlerin öğrencilerin deneyimlerine ve ilgilerine dayanarak dili daha etkili öğretebileceğinden bahsediyor.
kenanakarslan.com
Soru 26. Cevap B.
Anlatımda “ben” ve “biz” kullanan bir dahili anlatıcıya “birinci kişi” denir. Yani olay bizzat yaşayan kişi ya da kişiler tarafından anlatılmaktadır.
kenanakarslan.com
Soru 27. Cevap C.
Almanca bildung: oluşum, gelişim, inşa ve roman: roman kelimelerinden türetilen bu kelime edebi anlamda bir edebi karakterin gençlikten yetişkinliğe psikolojik ve ahlaki gelişimine odaklanan türü ifade eder. Bildungsroman kelimesini İngilizceye novel of formation/education/culture olarak çevirebiliriz. Bknz. http://en.wikipedia.org/wiki/Bildungsroman
kenanakarslan.com
Soru 28. Cevap A.
‘like, as, than’ gibi yapılarla benzerlikler kuran yapılara “simile” denir. Simile kelimesi İngilizcede similar kelimesiyle aynı kökten gelir. Smile (gülümsemek) ile karışabilir 😉
kenanakarslan.com
Soru 29. Cevap B.
Parçada genel olarak Chaucer’ın ‘The Canterbury Tales’inden bahsediliyor. “Although Chaucer was presumably familiar
with Boccaccio’s Decameron, from which he borrows” yargısında Boccaccio’nun Decameron eserinden fikir aldığını ama devamında farklılıklarının da olduğunu öğreniyoruz. Bu da B şıkkında olduğu gibi parçanın Chaucer’ın ‘The Canterbury Tales’i yazarken Boccaccio’nun Decameron adlı eserinden ilham almasından bahsettiği anlamına geliyor. Diğer şıklardaki yargılar parçayla ilgili gibi görünse de söylenmek istenenin ya aksini söylüyor ya da hiç alakası olmayan yargılarda bulunuyor.
kenanakarslan.com
Soru 30. Cevap D.
Bir anlatının baş/ana karakterine protagonist denir. Bu karakterin çatışmaya düştüğü kişiye ise antagonist. Othello ve Iago William Shakespeare’ın Trajedisinde protagonist ve antagonist olarak karşımıza çıkmakta. Bu arada Prospero ve Ariel William Shakespeare’ın The Tempest’ındaki iki karakterdir. Viola ve Sebastian ise yine Shakespeare’ın Twelfth Night; or, What You Will adlı eserinden iki karakterdir. Hamlet ve Ophelia Hamlet’ten, Romeo ve Juliet ise Romeo ve Juliet adlı esere zaten adlarını vermiş karakterlerdir. Tabii yine Shakespeare’ın eserleridir bunlar.
kenanakarslan.com
Soru 31. Cevap E.
Existentialism: Varoluşçuluk: (egzistansiyalizm) bireyin deneyimini, ve bu deneyimin tekilliğini ve biricikliğini insan doğasını anlamanın temeli olarak gören bir felsefe akımıdır. Varoluşçuluk, insanın varoluşuyla doğal nesnelere özgü varlık türü arasındaki karşıtlığı büyük bir güçle vurgulayan, iradesi ve bilinci olan insanların (parçada geçen haliyle “people are responsible for their own actions and experiences”), irade ve bilinçten yoksun nesneler dünyasına fırlatılmış olduğunu öne süren bir düşünce okuludur. Bu akım insan özgürlüğüne inanır ve insanların davranışlarından sorumlu olduğunu (parçada geçen haliyle “people are responsible for their own actions and experiences”) öne sürer. Bknz. http://www.felsefe.gen.tr/varolusculuk_nedir.asp
kenanakarslan.com
Soru 32. Cevap B.
Stanza: (şiir) kıta “poems of more than a few lines” birden fazla dizeden oluşan; “are divided into —-“ …….lara bölünen, “organized by patterns of rhyme.” kafiyelerle düzenlenmiş… Bunlarına hepsi “kıta”nın tarifidir.
kenanakarslan.com
Soru 33. Cevap E.
Displacement: yer değiştirme, yerinden etme. Dilin, insanların başka yerler-zamanlarla ilgili konuşmasını sağlayan özelliğine “displacement” dendiğini inanın ben ilk defa bu soruda gördüm. Araştırdım ve http://www.uni-due.de/ELE/LinguisticGlossary.html sitesinde şu tanımı buldum:
Displacement: One of the key characteristics of human language which enables it to refer to situations which are not here and now, e.g. I studied linguistics in London when I was in my twenties.
Soruyu doğru yaptım ama diğer şıkların olmayacağını düşünerek ve displacement kelimesinin en mantıklı şık olduğunu düşünerek J
kenanakarslan.com
Soru 34. Cevap C.
- The manner of articulation is how air escapes from the vocal tract when the consonant or approximant (vowel-like) sound is made. Manners include stops, fricatives, and nasals.
- The place of articulation is where in the vocal tract the obstruction of the consonant occurs, and which speech organs are involved. Places include bilabial (both lips), alveolar (tongue against the gum ridge), and velar (tongue against soft palate). In addition, there may be a simultaneous narrowing at another place of articulation, such as palatalisation or pharyngealisation.
- The phonation of a consonant is how the vocal cords vibrate during the articulation. When the vocal cords vibrate fully, the consonant is called voiced; when they do not vibrate at all, it is voiceless.
- The voice onset time (VOT) indicates the timing of the phonation. Aspiration is a feature of VOT.
- The airstream mechanism is how the air moving through the vocal tract is powered. Most languages have exclusively pulmonic egressive consonants, which use the lungs and diaphragm, but ejectives, clicks, and implosives use different mechanisms.
- The length is how long the obstruction of a consonant lasts. This feature is borderline distinctive in English, as in “wholly” [hoʊlli] vs. “holy” [hoʊli], but cases are limited to morpheme boundaries. Unrelated roots are differentiated in various languages such as Italian, Japanese, and Finnish, with two length levels, “single” and “geminate“. Estonian and some Sami languages have three phonemic lengths: short, geminate, and long geminate, although the distinction between the geminate and overlong geminate includes suprasegmental features.
- The articulatory force is how much muscular energy is involved. This has been proposed many times, but no distinction relying exclusively on force has ever been demonstrated. Bknz. http://en.wikipedia.org/wiki/Consonant#Features
C şıkkındaki “Place of articulation, manner of articulation and voicing state” yukarda verilen bilgilerden üçünü kapsamaktadır.
kenanakarslan.com
Soru 35. Cevap A.
Derivation yeni bir kelime türetmeyi ifade ederken; Inflection aynı kelimenin dilbilgisi açısından (zaman, kişi, yer vb.) eklerle değiştirilmesidir. Prefix’ler yani önekler yeni kelime türetmek (anlam değişimi ve kelime türünün değişimi) için kullanılır. Bu yüzden A şıkkındaki “They are utilized for derivational purposes.” Yani türetme amacıyla kullanılırlar yargısı doğrudur.
kenanakarslan.com
Soru 36. Cevap E.
İnsan beyninde dil bölümünün sahip olduğu, var olan ve varolması mümkün tüm dillere aslında doğuştan gelen temel bir evrensel dilbilgisinin varlığı Universal Grammar olarak tanımlanmıştır. Yani hiçbir dil öğretilmese bile herhangi bir insan X özelliğiyle fiil, isim ya da sıfatı birbirinden ayırıp bunların görevini görecek öğeler üretiyorsa bu X özelliğine evrensel dilbilgisinin bir özelliği denebilir. Bknz http://en.wikipedia.org/wiki/Universal_grammar .
kenanakarslan.com
Soru 37. Cevap B.
Hyponym: hypo (alt) + nym (name: ad, isim) Kelimeleri köklerini göstererek öğreten ve çok faydalı bir kaynak olan Akarslan’s Affixionary’yi tavsiye ederim http://www.kenanakarslan.com/?p=70#more-70 .
Ek ve köklerden yola çıkarak ‘alt ad’ olarak çevirebileceğimiz bu dilbilimsel terim bir kelimenin kapsadığı alt öğeleri ima eder. Yani ‘yeşil, kırmızı, mavi’ kelimeleri ‘renk’ kelimesinin alt adlarıdır. Tersinden düşünürsek ‘renk’ kelimesi bahsi geçen kelimelerin ‘hypernym’idir (üst ad). Bu durumda sorudaki ‘cat’ kelimesi ‘animal’ kelimesinin alt adı yani hyponym’idir.
kenanakarslan.com
Soru 38. Cevap C.
Bireye, ulusa, bölgeye, yaşanılan yere göre değişiklik gösteren telaffuz farklılıklarına accent (aksan, ağız, şive) denir. AĞIZ: Bir anadilin herhangi bir şivesi içinde var olan söyleyiş farkına denir. Ağızlarda dilbilgisi ve kelime farklılığı yoktur. Ancak bazı sesler, değişik şekilde söylenir. Rumeli ağzı, Karadeniz ağzı vb. Bu durumda C şıkkındaki accent kelimesinin soru kökünde tanımlandığını görüyoruz.
kenanakarslan.com
Soru 39. Cevap D.
Öncelikle bu bir bilgi sorusu. Grice ile ilgili hiçbir bilgim olmadığı için bu soruyu yanlış yaptım L
Grice’ın İlkeleri: 1 Maxim of Quality (Be Truthful) 2 Maxim of Quantity (Quantity of Information)
3 Maxim of Relation (Relevance) 4 Maxim of Manner (Be Clear) Bknz. http://en.wikipedia.org/wiki/Cooperative_principle
Nitelik, nicelik, alaka, usul diye çevirebileceğimiz bu ilkelerin dışında kalan Implicature (ima) şıkkıdır.
kenanakarslan.com
Soru 40. Cevap A.
Diğer şıklar sol beynin işlevidir. Bütünsel işlem (Holistic processing) yaklaşımında zaten sağ ve sol beyinle ilgili görev ayrımları reddedilir.
kenanakarslan.com
Soru 41. Cevap C.
Eclectic approach (seçmeci yaklaşım) aslında çok teknik detaya girmeden açıklamak gerekirse öğretme ortamında uygun olacağını düşündüğün ve istediğin herhangi bir etkinliği seçip kullanmandır. Soru kökünde de farklı ihtiyaçları ve yeteneklere sahip farklı öğrencilere kişiselleştirilmiş öğretme metodolojisinden bahsettiği için cevap C’dir.
kenanakarslan.com
Soru 42. Cevap E.
Mistake: Hata. Dil sürçmesidir. Doğru olan bilinir ama kısa süreliğine ve geçici olarak unutulmuş olabilir. Kişi kendini düzeltebilir.
Error: Hata. Dilbilgisi vs. yapı bilinmediği ve doğru kullanılamadığı için yapılır. Bu durumda Cevap E’dir. Yanlış bilgiden dolayı kişi kendini düzeltemez.
kenanakarslan.com
Soru 43. Cevap B.
Okuma dersinde öğretmen öğrencilerinin, açıkça söylenmeyen veya kelimelerin ilk anlamlarının dışında kullanılmış olduğu okuma metinlerini anlamasını bu metinlerin ötesini görüp yorum yapmasını istiyorsa burada ‘Inferencing’ (çıkarsama/anlam çıkarma) alt becerisi kullanılması isteniyordur.
kenanakarslan.com
Soru 44. Cevap D.
D şıkkındaki ‘işbirliksel öğrenme etkinliklerinin, öğrencilerin özgüvenini azalttığı düşünülmektedir.” önerme sınıf ortamındaki güdülenme için doğru değildir.
kenanakarslan.com
Soru 45. Cevap A.
Eğitim-öğretim yılı başlamadan İngilizce öğretmenlerinin öğrencilerin yabancı dil bilgisi seviyelerini belirlemek için kullanabilecekleri test tipi ‘diagnostic (tanılayıcı) test’tir.
kenanakarslan.com
Soru 46. Cevap C.
Curriculum, syllabus terimine göre daha genel bir kavramdır.
kenanakarslan.com
Soru 47. Cevap D.
‘Öğrenciler ima edileni satırları okuyup anlayabilecek ve akranlarıyla paylaşabilecektir.’ Hedefi Young Learner’lar için gerçekçi değildir.
kenanakarslan.com
Soru 48. Cevap C.
‘Görevler, fiziksel etkinliklerden ziyade, hedef dildeki yeni kelimeleri ve bu dilin yapısal düzenini baz almalıdır.’ yargısı Young Learner sınıfı için geçerli değildir.
kenanakarslan.com
Soru 49. Cevap B.
Bebeklerin ‘mu, ma, ba, da’ gibi bir sesli bir sessiz harften oluşan sesler çıkardığı yaklaşık 5 ile 7 aylık oldukları döneme babıldama/cıvıldama (babbling) evresi denir.
kenanakarslan.com
Soru 50. Cevap E.
Contrastive Analysis Hypothesis’inde (Karşılaştırmalı Analiz Hipotezi) ikinci dil öğrenimindeki hataların genelde ilk dilin aksatmasından/müdahalesinden (interference) kaynaklandığı farzedilir.
kenanakarslan.com
Pingback: ÖABT ingilizce soru ve cevapları | kenanakarslan.com