SAĞCILIĞIN KIZIL YILDIZI!
Zeki Sarıhan
31 Mart günü Türkiye elektrik kesintisi nedeniyle karanlığa gömülmüşken İstanbul Adliyesi’nde de karanlık bir olay yaşandı. DHKP-C’li iki kişi, silahları, bombaları, pankartları ile hâlâ sır olan bir biçimde avukat gibi görünerek binaya girdi. 6. Katta Berkin Elvan cinayeti dosyasını yeni alan ve bunun üstünde çalışan savcıyı rehin aldı. Katil polislerin adlarının açıklanmasını istedi. 8 saatlik bir pazarlıktan sonuç alınamadı ve düzenlenen operasyonda savcıyı katlettiler. Kendileri de operasyon ekibinin kurşunlarıyla öldürüldüler.
Suikastı ve şiddeti temel eylem biçimi olarak kabul eden ve uygulayan bu eylemcilerin yurt dışından mı yönetildikleri, adliye binasına bir takım işbirlikçilerinin yardımıyla mı girdikleri, Bir istihbarat örgütü tarafından mı kullanıldıkları gibi soruların yanıtlarını şimdilik kimse bilmiyor. Fakat gün gibi açık olan bir gerçek var ki o da yaptıkları işin iktidara yaradığıdır. Bu eylemi yapanların ve ertesi günü İstanbul’da aynı örgüte mensup bir militanın kendi hayatlarını bile feda edecek bir gözü karalıkta olmaları, bu gerçeği değiştirmiyor.
1 ve 2 Nisan tarihli gazete ve televizyon yayınlarına bile bakıldığında görünen gerçek şudur: Bu eylemler, son zamanlarda iktidar partisinin düşmekte olan grafiğini yükseltmeye ve muhalefetin yükselen grafiğini aşağı doğru çekmeye hizmet etmiştir.
ORAK ÇEKİÇ VE KIZIL YILDIZ
DHKP’lilerin savcının odasına astıkları örgüt posterlerinde kırmızı bir yıldız ve orak çekiç dikkati çekmiş olmalıdır. Kırmızı yıldız ve orak çekiç, uzun yıllardan beri dünyanın pek çok yerinde Marksist partilerin bayrağında bulunan simgelerdir. İnsanlığın sömürü ve baskıdan kurtulmasını, işçi köylü iktidarını kurma niyetini temsil ederler.
Fakat bilinen bir gerçektir ki, insanlığın ileriye doğru yürüyüşünde bir zamanlar olumlu olan semboller, zaman içinde başka ellere geçebiliyor ve bu kez ortaya çıkışlarının tam tersi amaçlar için de kullanılabiliyor. İsa öğretilerinin sembolü olan Haçın, daha sonra Roma zalimleri ve engizisyon kilisesi tarafından nasıl kullanıldığını hatırlamak bile yeter. “Barış” anlamına gelen İslam’ın başına da nelerin geldiğini, geçmişteki örnekleri ne ve güneyimizdeki IŞİD’e bile gitmeden görüyoruz. Savcının odasına asılan posterdeki orak çekiç ve kızıl yıldız, onları oraya asanlar gibi halk düşmanı birer işaret haline getirilmiştir.
Bir eylemin doğru olup olmadığına bizi ikna edecek en başta gelen ölçüt, eylemcilerin öznel niyetleri ve neyi hedef aldıkları değil, bunun halkın mücadelesini yükseltip yükseltmeyeceği, halkın desteğini alıp alamayacağıdır. Bırakın destek almayı, Adliye’deki eylem Türkiye’de her sınıftan ve siyasetten herkesin derin bir nefretini kazanmış bulunuyor. Bu ancak, İç Güvenlik Yasası’yla halk kitlelerini kendisinden izinsiz sokağa bile çıkamayacak hale getirmek isteyen iktidarın elini güçlendirmiş bulunuyor. Eylemden zarar gören halktır ve bu nedenle onu kınamaya hakkı olan ve bunu yapmak zorunda olan halkçı muhalefettir. Sözü hiç dolandırmadan, eğip bükmeden… (2 Nisan 2015)