Bu kavramla Dan Brown’ın ilk kez 2017’de basılan Origin adlı kitabında karşılaştım:
“The technology [bone conduction] was invented by Mr. Kirsch more than a decade ago… I hope Ludwig van Beethoven gets his cut, Langdon thought, fairly certain that the original inventor of bone conduction technology was the eighteenth-century composer who, upon going deaf, discovered he could affix a metal rod to his piano and bite down on it while he played, enabling him to hear perfectly through vibrations in his jaw bone. (Brown, 2017)”
“Teknoloji, Kirsch tarafından on yıldan fazla bir süre önce icat edildi… Umarım Ludwig van Beethoven da payını alır, diye düşündü Langdon, kemik iletim teknolojisinin asıl mucidinin, sağır olduktan sonra, piyanoya metal bir çubuk ekleyip ısırarak çene kemiğindeki titreşimlerle mükemmel biçimde duymayı keşfeden kişinin, onsekizinci yüzyıl bestecisinin olduğundan oldukça emindi. (Çev.Kenan AKARSLAN/2020)”
Bu iletim şekli sayesinde kulak kanalları kullanılmadan duyma gerçekleşebiliyormuş. Kulak kanalından normalde hava aracılığıyla iletilen ses dalgaları kemik iletiminde (adı üstünde) kemiklerin titreşiminden faydalanıyor. Sadece duyma sorunu olanlar için değil herkesin kullanabileceği bir yöntemmiş. Bu tekniğin kullanılarak üretimi yapılan kulaklıklar bile var. Şöyle bir araştırdım. Epey pahalı.
Müzisyenlerde özellikle telli çalgıları akor etmek için bu yöntemi kullanıyormuş. Su altında veya kalabalık ortamlarda belli sesleri duymak için de bu yöntem kullanılıyormuş bir de. Google gözlük bu teknolojiyi kullanmış. Bir Alman şirketi yolculukta kafasını tren veya otobüs camına dayayanlar için reklam bile yayınlıyormuş titreşim kullanarak.
Tabii belgesellerde hayvanların toprak altında veya ağaç kabuğu altındaki besinleri buna benzer titreşimleri kullanarak bulduğunu izlemiştim. Bir de tren gelip gelmediğini kafasını/kulağını raylara yaslayarak titreşimden anlamaya çalışan kızılderili sahnesi de aklıma geliyor.
Brown, D. (2017). Origin. London, Great Britain: Transworld Publishers.